GÜNCEL
Giriş Tarihi : 30-11-2023 14:32

 Güven Özdemir "Kuraklık belirti göstermeden vücuda yayılan bir kanser hücresi gibi"

Meteoroloji uzmanı ve İstanbul Aydın Üniversitesi Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Güven Özdemir, kuraklığı, belirti göstermeden yavaşça ilerleyip vücuda yayılan bir kanser hücresine benzeterek "Kuraklık, bir doğa felaketidir yani depremden daha tehlikelidir çünkü kalıcıdır. Deprem olur ama sonra yaralar sarılır, yine o yaşantıya devam edilebilir fakat kuraklık maalesef öyle değil." ifadelerini kullandı.

 Güven Özdemir

Sera etkisine yol açan metan, karbondioksit ve karbonmonoksit gazlarının atmosferdeki fazlalığının ve dünya nüfusunun hızla artmasıyla doğan enerji açığının karşılanması için kullanılan fosil yakıt ve petrol türevlerinin dünyanın sıcaklığını artırdığını belirten Özdemir, yağış düzenlerinin bu değişimlerden etkilenmesi sonucu iklim krizinin ortaya çıktığını kaydetti.

İklim değişikliğinin, meteorolojik parametreler üzerindeki olumsuz etkisinden bahseden Özdemir, "Meteorolojik kuraklık gelmeye başladı yani ülkemizde olduğu gibi yağışlar azalmaya başladı. Arkasından hidrolojik kuraklık geliyor. Göllerimizdeki, nehirlerimizdeki ve barajlarımızdaki suyun ve yer altı sularının hızla azalması da üçüncü olarak tarımsal kuraklığı tetikliyor. Bu bir döngü, bu döngüyü değiştirmek lazım." diye konuştu.

İklim değişikliği sonucu ortaya çıkan aşırı hava olayları dolayısıyla Türkiye'nin hemen her bölgesinde kuraklık etkilerinin hakim olduğunu vurgulayan Özdemir, şöyle devam etti:

"İstanbul haricinde diğer bölgelerde de susuzluk tehlikesi başladı. Sadece Karadeniz'in doğusu, Karadeniz'in kıyı bölgeleri, Marmara'nın Karadeniz'e kıyı bölgeleri kısmen susuzluk çekmiyor ama o bölgelerde de sera etkisi ve iklim değişikliğinden dolayı kuvvetli yağışlar, hortumlar, sel baskınları oluşabiliyor. Tabii ki bunlar da araziye ve o bölgeye zarar verebiliyor ama diğer bölgelere baktığınızda susuzluk had safhada. Türkiye’nin yaklaşık 4'te 3'ü kalıcı kuraklığa doğru gidiyor."

- "Su stresi çeken bir ülkeyiz ama su kıtlığına doğru sürükleniyoruz"

Türkiye'deki tatlı suyun yüzde 70'inin tarımda, yüzde 20'sinin sanayide, geri kalan yüzde 10'luk kısmının da bireysel ihtiyaçlarda kullanıldığı bilgisini paylaşan Özdemir, kuraklıktan en fazla etkilenen tarım sektöründe tercih edilen vahşi sulamadan vazgeçilerek modern sulama sistemlerine geçilmesi tavsiyesinde bulundu.

2023 su yılı yağış döneminde yeterli yağışın düşmediği Türkiye'nin su kıtlığına doğru sürüklendiği değerlendirmesini yapan Özdemir, şunları söyledi:

"Su stresi çeken bir ülkeyiz ama yavaş yavaş su kıtlığına gidiyoruz. O yüzden muhakkak su yönetim sistemi ülkemize en iyi şekilde yerleştirilmeli, yeşil binalar oluşturulmalı. Her binanın mutlaka su deposu olması gerekiyor. Yani her evin yağmur sularını depolaması ve bir İstanbul barajı kadar su biriktirilmesi gerekiyor ki o barajlarımız bizlere yeterli gelsin. Çünkü İstanbul'a bir yılda verilen su miktarı 1 milyar 103 milyon metreküp halbuki barajlarımızın tam kapasitesi 868 milyon metreküp. Demek ki bir kısmını dışarıdan taşımak zorundayız. İstanbul'un nüfusu giderek artıyor, sonunu göremiyorsunuz."

Özdemir, Türkiye'de olası bir susuzluk senaryosuyla karşı karşıya kalındığında uyuz gibi bulaşıcılığı yüksek hastalıkların özellikle büyük metropollerde hızla ortaya çıkabileceği, yeni bir salgınla karşılaşılabileceği ve bundan en çok çocukların, hamilelerin ve kronik hastalığı bulunanların etkilenebileceği uyarısını yaptı.

AdminAdmin