GÜNCEL
Giriş Tarihi : 07-08-2023 23:31

Kiracı Ve Kiraya Verenleri İlgilendiren Tahliye Taahhütnamesi Hakkında Mutlaka Bilmeniz Gerekenler

Av. Mehmet Akif ELTAN, Kiracı Ve Kiraya Verenleri İlgilendiren Tahliye Taahhütnamesi Hakkında Mutlaka Bilmeniz Gerekenleri Açıkladı

Kiracı Ve Kiraya Verenleri İlgilendiren Tahliye Taahhütnamesi Hakkında Mutlaka Bilmeniz Gerekenler

hukukihaber.net

Tahliye Taahhütnamesi Nedir ve Kanunda Yeri Var Mıdır?

Tahliye Taahhütnamesi; kiracının kiraya verene, halihazırda kiracı sıfatıyla bulunduğu/ kullanımında olduğu kiraya verene ait taşınmazı “herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın, kayıtsız ve şartsız olarak tahliye edeceğine” ilişkin verdiği yazılı bir belgedir.

Tahliye Taahhütnamesinin, (kanunda açıkça “Tahliye Taahhütnamesi” olarak belirtilmemiş olsa da) 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununda yeri vardır. Türk Borçlar Kanunu Madde 352/1: “Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Madde kapsamında yer alan “Yazılı Belge” Tahliye Taahhütnamesini işaret etmektedir.

Tahliye Taahhütnamesinin Geçerlilik Şartları Nelerdir?

A-) 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Madde 352/1’ de Geçen Tanım Kapsamına Göre;

1-) Tahliye Taahhütnamesi Kiralananın Teslim Edilmesinden Sonra Düzenlenmelidir.

Tahliye Taahhütnamesinin, kiralananın teslim edilmesinden sonra düzenlenmesi gerektiği kanun maddesinde açık bir şekilde yer almaktadır. Genel olarak kira sözleşmesinin düzenlenme tarihi ile kiralanan taşınmazın teslim tarihi aynı gün olsa da bu durum her zaman bu sırayla gerçekleşmeyebilir. Yani ilgili taşınmaz kira sözleşmesinin düzenlendiği tarihten sonra da teslim edilmiş olabilir. Dolayısıyla kiracı tarafından verilen yazılı tahliye taahhütnamesinin kira sözleşmesinin yapılmasından sonra verilmesi yeterli değildir, sözleşmenin yapılmasıyla birlikte taşınmazın teslimi de gerekmektedir Eğer kiracının, “ilgili taşınmazın, kira sözleşmesinden sonra teslim edildiği, yani ilgili taşınmazın kira sözleşmesiyle aynı anda teslim edilmediği, dolayısıyla tahliye taahhütnamesinin düzenlendiği tarihte ilgili taşınmazın kendisine teslim edilmediği” gibi bir iddiası varsa bunu ispat etmek zorundadır. Zira 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190. maddesi ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi gereğince iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. Bu durum kiracı tarafından ispat edildiği taktirde mahkeme tarafından Tahliye Taahhütnamesi geçersiz sayılacaktır. Kira sözleşmesiyle tahliye taahhütnamesinin düzenlenme tarihleri aynı ise tahliye taahhütnamesi geçersiz olacaktır. Ancak bu durumun istisnası yenilenen kira sözleşmeleridir.

YARGITAY 6. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/5363 Karar No: 2016/1143 Karar Tarihi: 22.02.2016 ilamında; Yenilenen sözleşme ile birlikte verilen tahliye taahhütleri sözleşme ile aynı tarihi taşısa bile geçerli olarak kabul edilmektedir. Öte yandan sözleşme yapıldıktan sonra taraflar bir araya gelerek sözleşme sonunu belirlemeleri mümkündür bunu kısıtlayan her hangi bir yasa hükmü yoktur.

           

YARGITAY Büyük Genel Kurul Esas No: 1944/15-20 Karar No: 1944/28 Karar Tarihi: 04.10.1944 ilamında; “İlk kira sözleşmesinin yapıldığı sırada verilen tahliye taahhüdü geçerli değildir. İlk kira sözleşmelerine konulan tahliye taahhütleri, kira sözleşmelerinin, yasal olarak kendiliğinden uzamasını sağlayan hükmünü etkisiz duruma getirdiği için hukuka aykırı ve geçersizdir.”

 

“Tahliye Taahhütnamesi Sebebiyle Kiracının Tahliyesi” konulu davaların birçoğunda kiracının itiraz ettiği kısımlar; “Kira sözleşmesindeki tarihten daha ileri bir tarih yazılı olan Tahliye Taahhütnamesiyle Kira Sözleşmesinin aynı anda, zorlama ile (mecbur bırakılarak) baskı altında imzalandığı ve dolayısıyla Tahliye Taahhütnamesinin geçersiz kabul edilmesi gerektiği” veya “Tahliye Taahhütnamesini baskı altında olduğu için boş haliyle imzaladığı dava konusu tahliye taahhütnamesini, tahliye taahhütnamesinde yazan tarihte imzalamadığı, boşlukların sonradan kendinden habersiz bir şekilde doldurulduğunu ve dolayısıyla Tahliye Taahhütnamesinin geçersiz kabul edilmesi gerektiği” şeklinde gerekçelendirilmektedir. Eğer kiracının, baskı altındayken tahliye taahhütnamesini imzaladığı yani “tahliye taahhütnamesini irade bozukluğu halindeyken imzaladığı” gibi bir durum söz konusuysa tahliye taahhüdünün iptalini, iş bu tahliye taahhüdüyle bağlı olmadığını, TBK m.39’a (Türk Borçlar Kanunu madde 39) göre noter aracılığıyla düzenlediği (noter aracılığıyla gönderilmesi zorunlu değil ancak ispat açısından son derece önemli) bir ihtarname ile 1 yıl içerisinde isteyebilir. Kiracı tarafından böyle bir ihtarname kiraya verene gönderilmemişse kiracının talepleri Mahkeme tarafından dinlenmeyecektir.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 08.06.2010 Tarihli ve E. 2010/2871 K. 2010/6900 Sayılı İlamı; “Davalı Borçlar Kanunu’nun 31. maddesinde öngörülen yasal hakkını kullanmayıp taahhütnamenin iptali yönünden bir talepte bulunmadığına göre düzenleme tarihi olmadan imzalanan tahliye taahhütnamesinin geçerli olduğunun kabulü gerekir...”

 

Kiracı; “iradesinde bir bozukluk olmamasına rağmen, boşlukları kendisinin doldurmadığını, sadece boş tahliye taahhütüne imza attığını, kiraya veren tarafından gerçeğe aykırı ve kendisi aleyhine olacak şekilde doldurulduğunu” da ifade edebilir. Bu durumda “beyaza imza” gündeme gelecektir ve iddiasını yazılı bir delille kanıtlaması gerekecektir. Doktrinde bu durum tartışmalı olsa da, hukuk sistemimizde ve Yargıtay kararlarında açıkça, beyaza imza atanın sonradan aleyhine olabilecek sonuçlara katlanması gerektiğini göstermektedir. 

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi E. 2016/28448 K. 2019/8367 ve 16.9.2019 Tarihli İlamı;

“Beyaza imza atan kişi, senedin anlaşmaya aykırı olarak kendi zararına doldurulabileceğini genel hayat tecrübesiyle bilmesi gerekir. Buna rağmen açığa imza atmış olmakla kendisinden beklenen dikkat ve ihtimamı sarf etmediğinden hukukun himayesinden yararlanamaz. İspat yükü iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkartan tarafa ait olduğuna göre bu hususu davalının ispat etmesi gerekir. Ancak böyle bir iddia ile senedin hüküm ve kuvveti azalacağından bu iddia sadece kesin delille ispat edilebilir. Olayda, beyaza imza iddiasının ispat yükü davalıya ait olduğu ve yazılı delille ispatı gerektiği halde mahkemece bu husus göz ardı edilerek, yazılı nedenlerle senedin ispata elverişli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekir.”

 

  

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 30.11.2006 tarih ve 2006/10484 E. 2006/12191 K. Sayılı kararında;“Davalı kiracı yasal süresindeki itirazında özetle “takibe dayanak taahhüdü kabul etmediğini, kira sözleşmesi düzenlenirken farkına varmadan imzasının alınmış olabileceğini, şayet alınmış ise tarihlerin doğru olamayacağını” beyan etmiştir. Davali kiracı itirazında açıkca imza inkarında bulunmamış ve tanzim tarihine karşı çıkmamıştır. Az önce açıklanan itirazı imza inkarı ve tanzim tarihine karşı koyma olarak nitelendirilemez. Bu nedenle davalının itirazına değer verilemez..” denilmiştir.

 

2-) Tahliye Tarihi Belirli Olmalıdır.

Yazılı olarak düzenlenmiş Tahliye Taahhütnamesinde, kiracının ilgili taşınmazı ne zaman tahliye edeceği açık bir şekilde belirtilmelidir. Taahhütname de belirtilen tarihin hesaplanabilir olması belirlilik unsuru bakımından yeterli kabul edilmelidir. Açık veya anlaşılabilir bir tarih belirtilmediği taktirde Tahliye Taahhütnamesi kanunen geçersiz olacaktır. Yargıtay birçok kararında, tahliye tarihi olarak herhangi bir ayın gösterilmesi halinde, bundan ayın son günü anlaşılacağını belirtmiştir.

3-) Tahliye Taahhütnamesi Yazılı Olarak Yapılmalıdır.

Tahliye taahhüdünün yazılı olması bir ispat şartı değil, bir geçerlilik şartıdır Bundan dolayı sözlü tahliye taahhüdü geçerli değildir. Tahliye taahhüdünün adi yazılı şekilde yapılaması yeterli olup, noterden veya başka bir şekilde yapılması aranmamıştır. Ancak noter huzurunda yapılan bir Tahliye Taahhütnamesi ispat şartı ve daha hızlı tahliye bakımından kiraya veren lehine olacaktır.  

4-) Tahliye taahhütnamesi kiracı tarafından veya yetkilendirdiği kişi tarafından           yapılmalıdır.

Tahliye taahhütnamesi bizzat kiracı veya vekili- avukatı tarafından verilmelidir. Kiracı konumunda birden çok kiracı bulunması durumunda ise tahliye taahhüdü bütün kiracılar tarafından verilmelidir. Belirtilmelidir ki, tahliye taahhüdünün vekil aracılığı ile verilebilmesi durumunda vekilin taahhüdünün geçerli olması için yetkisinin vekaletnameden anlaşılmasının yeterli olduğu, buna ek olarak ayrıca özel bir yetkiye ihtiyaç olmadığı kabul edilmektedir. Bu şekilde verilmeyen taahhütnameler geçersiz kabul edilmektedir.

B-) Kanun Kapsamına Ek Olarak Yargıtay Kararlarına Göre;

1-) Kiracı’nın halihazırda kiracı sıfatıyla bulunduğu/kullanımında olduğu kiraya verene ait taşınmaz üzerinde “Aile Konutu” şerhi varsa eğer, Tahliye Taahhütünde eşin de imzasının bulunması gerekmektedir.

Kanun koyucu, eşlere aile konutuyla ilgili işlemlerde sınırlama getirmiş ve Aile Konutunu güvence altına almıştır. 4721 Sayılı TMK m.194’e (Türk Medeni Kanunu madde 194); “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Maddeden de anlaşılacağı üzere, eğer aile konutu kira sözleşmesiyle sağlanmışsa, eşlerden biri diğerinin açık rızası olmadan aile konutu üzerindeki hakları sınırlandıramamaktadır. Eşlerden her ikisinin de kira sözleşmesine taraf olması gerekmemektedir. Zira kanun maddesinde böyle bir ibare yoktur. Kaldı ki, diğer eş istediği zaman kiraya verene bildirimde bulunarak kira sözleşmesinin “tarafı haline gelebilir.

Tahliye Taahhütnamesi de niteliği itibariyle aile konutu üzerindeki hakların sınırlanmasını ifade ettiğinden dolayı, TMK 194 ve TBK 349 maddelerinin kapsamına girmekte olup, tahliye taahhütnamesinde imzası bulunmayan eşin açık rızasının alınıp alınmadığının Mahkeme tarafından sorgulanması ve hatta ilgili konutun aile konutu olup olmadığının tespit edilebilmesi için eşlere dava açması için süre verilmesi sonucuna bizi götürmektedir.  Zira uygulamada da bu şekilde cereyan etmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.10.2005 Tarihli ve E. 2005/676 K. 2005/600 Sayılı İlamı: “Bu hüküm göstermektedir ki”, aile konutu özel bir konuma ve öneme sahip kılınmış ve üzerindeki tasarruf yetkisi yasa ile sınırlandırılmıştır. Takibe ve tahliyeye konu taşınmazın aile konutu olduğunun belirlenmesi halinde bu yasal gereklerin yerine getirilip getirilemediğinin araştırılması gerekecektir. Öyleyse, mahkemece öncelikle bu iddia üzerinde durulmalı ve şikayetçinin bu yerin “aile konutu” olduğunun tespitine yönelik olarak açılmış bir davasının ve aile mahkemesince yapılmış bir belirlemenin bulunup bulunmadığı, araştırılmalı; sonucuna göre gerektiğinde şikayetçiye tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve olanağı verilmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir...”

           

Yargıtay 12. HD, 24.05.2004 T. 2004/8225 E. 2004/5908 K. sayılı kararı: “Medeni Kanununun 194. madde hükmüne göre eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuna ilişkin kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez, aile konutu haklarını sınırlayamaz. İcra Mahkemesince borçlu kocanın tahliye taahhüdü vermesi nedeniyle yapılan tahliyeye ilişkin takipte müşteki karının yukarıda açıklanan madde hükmü gereğince 3. kişi sayılmayacağından…”

 

 

Ek olarak Yargıtay Kararlarına göre, aile konutunun varlığı için tapuya ayrıca şerh düşülmesine gerek yoktur. Eşlerden birisi dilerse tapuya şerh düşülmesi için talepte bulunabilir. Ancak kurucu unsur değildir. Söz konusu taşınmazın aile konutu olduğu her türlü delille ispat edilebilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/2056 E. 2015/1201 K. Sayılı ilamında: Mahkemece, TMK’nın 194/1. maddesinde eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlamanın aile konutuna şerhin konulması ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı, üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmamasının herhangi bir öneminin bulunmadığı, eldeki davada davacı eşin rızası alınmaksızın aile konutunun ipotek olarak davalı eş tarafından gösterilmesinin TMK’nın 194/1 maddesine aykırılık teşkil ettiğinden bahisle davanın kabulü ile dava konusu aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına dair verilen karar, davalı T. V. Bankası T.A.O. vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle oyçokluğu ile bozulmuştur.”

 

Geçerli Bir Tahliye Taahhütnamesinin Varlığı Halinde Kiraya Verenin Yapabilecekleri Nelerdir?

Kanun maddesi; “…Kiraya veren bu tarihten (tahliye tarihi) başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir” şeklinde düzenlenmiştir. İlgili madde kapsamından da anlaşılacağı üzere kiraya veren elindeki Tahliye Taahhütnamesini kullanarak kanun yollarına yasal olarak başvuru yapabilecektir.    

A-) İcra Yoluyla Kiracının Tahliyesinin Sağlanması

Kiraya veren, tahliye taahhütnamesinde yazan tahliye tarihinden itibaren 30 gün içerisinde ilgili taşınmazın bulunduğu yer icra dairesine giderek, 14 örnek ilamsız icra takibi başlatabilir. Kiracı, tahliye emrinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahliye emrine itiraz etmezse ilamsız tahliye takibi kesinleşir ve kiracı tahliye emrinin tebliğinden itibaren on beş gün içinde taşınmazı boşaltmazsa icra dairesi tarafından taşınmazdan zorla çıkarılır.  Kiracının tahliye emrine itiraz etmesi durumunda takip durur. Bu durumda kiraya verenin takibin devamını sağlayabilmesi için duruma göre, İcra Hukuk Mahkemesinden (Gerekli evrakların varlığı durumunda, örneğin taahhüdün noterde düzenlenmesi halinde) itirazın kaldırılmasını veya Genel Mahkemelerden yani Sulh Hukuk Mahkemelerinden (Kiracı tarafından tahliye taahhütnamesindeki imzaya veya tarihlere itiraz halinde)  itirazın iptalini istemesi gerekir. İtiraz kaldırılırsa takip kesinleşecek ve kiracı tahliye edilebilecektir.

Kural olarak Sulh Hukuk Mahkemesi kararları ile ilgili verilen İstinaf Mahkemesi kararları kesindir ve İstinaf kararları aleyhine Temyiz kanun yoluna başvurulamaz. Sulh Hukuk Mahkemesinin görev alanına giren kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları hariç olmak üzere; HMK md.4’te gösterilen davalar ile (Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalar ile ilgili istinaf mahkemesi kararları kesin olup aleyhine Yargıtay’a temyiz başvurusu yapılmaz.

YARGITAY 6. Hukuk Dairesi Esas: 2015/ 5291 Karar: 2015 / 5454 ve 03.06.2015 tarihli ilamında “… İcra Hukuk Mahkemesince Mahkemece itirazın kaldırılmasına ve kiralananın tahliyesine karar verilmiştir. İcra takibine dayanak oluşturan tahliye taahhüdü noterlikçe tanzim veya tasdik edilmiş değildir. İİK.nun 275.maddesi ve 04.12.1957 tarih, 11/26 sayılı İBK gereğince alacaklı, imzası ikrar olunsa bile tarihi inkar edilen tahliye taahhüdüne dayalı olarak itirazın kaldırılmasını isteyemeyeceğinden uyuşmazlığın halli yargılamayı gerektirir. Somut olayda davalı kiracı tanzim tarihine karşı çıkmış olmakla uyuşmazlığın yargılamayı gerektiği gözetilerek itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde itirazın kaldırılmasına ve kiralananın tahliyesine karar verilmesi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır.”

 

YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2017/ 1536 Karar: 2017 / 475 ve 24.01.2017 tarihli ilamında; “Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında, 01/03/2004 başlangıç tarihli, ... yıl süreli ve 01/03/2009 başlangıç tarihli, ... yıl süreli kira sözleşmeleri konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacı vekili, .../.../2013 düzeleme tarihli, .../09/2014 tahliye tarihli, tahliye taahhütnamesine dayanarak .../09/2014 tarihinde başlattığı takipte kiralananın tahliyesini istemiştir. Kural olarak kira ilişkisi kurulduktan sonra alınan taahhütnamenin kiracının serbest iradesi ürünü olduğu kabul edilmelidir. Somut olayda tahliye taahhütnamesi .../.../2013 tarihinde düzenlenmiş olup düzenleme tarihi itibariyle kiracılık ilişkisi mevcuttur. Davalı, düzenleme ve tahliye tarihinin belgeye sonradan yazıldığını ve gerçeği yansıtmadığını ileri sürmüş ise de bu iddiasını aynı ispat gücüne haiz başka bir belge ile kanıtlamak durumunda olup bu yönde yazılı bir delil bir delil sunmamıştır. Davalı, tahliye taahhütnamesinin kira sözleşmesi düzenlenirken boş olarak verildiğini yazılı bir delil ile kanıtlayamamış ise de yemin deliline dayanmıştır. Bu durumda Mahkemece, davalı tarafa, davacıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ispat külfeti ters çevrilerek, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir”

 

Mahkemeler tarafından verilen tahliye kararının icra edilebilmesi için kesinleşmesi şart değildir. Ancak tahliye kararının icra edilebilmesi için tahliye kararının kiracıya tefhim ya da tebliğ tarihinden itibaren 10 (on) gün geçmesi gereklidir. (2004 sayılı İİK- Madde 269/c) Bu şartlar sağlandıktan sonra alacaklı kiralayan gerekçeli karar ile icra dairesine başvurarak kiracıyı tahliye edebilecektir. Mahkemeler tarafından verilen tahliye kararının borçlu/kiracı tarafından istinaf edilmesi mümkündür. Borçlu kiracı, kararı tehir-i icra talepli istinaf ettiğine dair derkenar alarak ve 3 aylık kira bedeli kadar tutarı İcra Dairesine teminat yatırarak, aleyhine verilen tahliye kararını, İstinaf incelemesi sonuna kadar durdurabilir. (İİK Madde 36)

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2011/14748 K. 2011/19401 ve 24.11.2011 tarihli ilamı: “Mahkemece; davacı tarafından açılan itirazın kaldırılması ve tahliye davası neticesinde verilen kararın temyizi üzerine davalı tarafından icra dosyasına üç aylık kira bedeli karşılığı olarak 7.500,00 TL teminatın yatırıldığı ve icranın geri bırakılmasına karar verildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.”

 

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, E. 2001/7921, K. 2002/1138, ve 03.05.2001 tarihli ilamı: “Davacının borçlu K… Fotoğraf Ltd. Şti. aleyhine açtığı davada verilen tahliye kararı borçlu tarafından temyiz edilip üç aylık kira bedeli tehiri icra teminatı olarak depo edilmiştir. İİK.’nun 36. maddesine göre ilamı temyiz eden borçludan alınan teminata konu para Yargıtayca ilamın onanması halinde alacaklıya ödenir.”

 

Nihayetinde tahliye taahhüdü geçerli kabul edilir ve mahkeme tarafından kiralananın tahliyesine hükmedilirse, kararın kiracıya tebliğinden sonra icra dairesi yetkililerince ilgili taşınmaz tahliye edilir. Tahliyeye gidilmeden önce tahliye harcı yatırılmalıdır. Tahliye edilen eşyaların depolanabilmesi için, 6 aylık yediemin deposu ücreti ve nakliye ücretleri kiraya veren tarafından karşılanmalıdır. Kiraya veren bu ücretler için (karşı taraftan alamadığı taktirde) ayrıca bir alacak davası açmalıdır.

B-) Dava Yoluyla Kiracının Tahliyesinin Sağlanması

Kiraya veren, kiracıyı elindeki tahliye taahhütnamesinde yazılı olan tahliye tarihinden itibaren 1 ay içerisinde taşınmazın bulunduğu Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açmak suretiyle tahliye edilmesini sağlayabilir. Bu hak düşürücü 1 aylık sürenin istisnası, TBK madde 353’tür. Bu maddeye göre; “Kiraya veren, en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava açma süresi bir kira yılı için uzamış sayılır.” Dava sonucunda söz konusu tahliye taahhüdü geçerli kabul edilip kiracının tahliyesine karar verilirse eğer, tahliye kararının kiracıya tebliğinden itibaren 10 günlük sürenin geçmesiyle icra dairelerine başvurulmalı ve yukarıda detaylı olarak izah ettiğimiz süreç aynen sürdürülmelidir.  

Kiraya veren sıfatı bulunmayan taşınmaz malikinin tahliye talep edemez. Kiraya verenlerin birden fazla olması durumunda ise paylı mülkiyette pay ve paydaş çoğunluğu ile elbirliği mülkiyetinde oybirliği ile karar alınması gerekir.

Kiralanan taşınmazın el değiştirmesi durumunda, yeni malikin de önceki malik döneminde kiracı tarafından verilmiş olan tahliye taahhüdüne dayanarak dava açabileceği ya da icra takibi yapabileceği kabul edilmektedir. 

Kiralanan taşınmazın kiracı tarafından alt kiraya verilmesi durumunda ise kiraya veren ancak asıl kiracıya karşı tahliye taleplerini ileri sürebilecektir. Ancak belirtilmelidir ki, asıl kiracının vermiş olduğu tahliye taahhüdünün sonucunda tahliye kararı verilmiş ise bu durum alt kiracıyı da bağlamaktadır. 

Tahliye davasında birden fazla kiracı varsa eğer tahliye talebinin bütün kiracılara karşı ileri sürülmesi gerekmektedir. Kira sözleşmesinin devredilmesi halinde ise eski kiracının vermiş olduğu tahliye taahhüdü yeni kiracıyı da bağlayacaktır. Ancak, tahliye taahhüdünden haberi olmayan yeni kiracının eski kiracıdan tazminat talep edebilme imkanı olacaktır.

detail-photo-fancybox-0

Av. Mehmet Akif ELTAN

 

AdminAdmin